IT'S NOT FAIR
Atölyelerin, makine yedek parçacılarının ve ithalatçıların, yerlerinde arsız klüpler, pahalı tasarım dükkanları ve üçüncü nesil kahvecilere dönüştüğü orta alt-sınıg mahallesindeki dükkanını kaybetmemeye çalışan manav, beni çağırıp bir fotoğrafını çekmemi istedi ve flörtöz bir bakış attı.
Bir kaç sokak ötede, kasıntı insanlarla dolu sıkıcı bir gece klübünde, bir kaç meslektaşım eskilerin anarşisti zamanla paçayı kurtarmayı öğrenmiş galeri direkötürü ile dalga geçiyorlar.
Gelecek vaat eden bir Fransız sanatçı arkadaşım boğaza, eski şehre bakarken fotoğrafını çektirerek en sıkıcı karelerimden birine sebeb oluyor.
O kadar utangaç ki bu beyaz yakalı arkadaşımız yarı çıplak poz veremiyor, onun isteği üzerine şahsi bir sınırı aşmasına yardım ediyorum, burada ben aşılacak bir engelden başka bir işe yaramıyorum.
Öğrencileri tarafından sevilen bir üstad her yoldan geçenin de pek hoş karşılanmadığı bir eski-tüfek meyahnesinde arkadaşları ile takılıyor.
Hikaye ne ki burada?
Bir öğleden sonra, lisanstan yakın bir arkadaşım, kendisi genç bir mimar, beni yeni tasarladıkları binanın yerinde duran eski belediye binasının yıkımına davet etti. Brutalist eski bir devlet yapısının yerine genç beyaz yakalılar için yapılacak yeni tasarımı anlattı, sonra da mesleğinden keyifsiz bir tavırlar ileride bir sonraki proje arazilerini gösterdi.
Gerçekten neyin eksik olduğunu görmek istiyor musun?
Gerçekten umrunda mı?
Avrupa’dan fon alarak İstanbul’a gelmiş genç bir sanatçının konuşmasını daha önce ismini bile duymadığınız sanatçı mekanında beklerken, yakışıklı ve bir o kadar da ifadeli inşaat işçileriyle tamperli camın niteliklerini tartışıyorum.
Zaten tüm eğlenceyi kaçırıyorsun.
Sınırsız şampanyanın keyfini çıkarmaktan biraz da utandığından yüzünü saklamaya çalışan, eski galeri çalışanı, yeni kuratör, sanatçı bir arkadaşının sırtını sıvazlıyor.
Başka bir toplantıya yetişmem lazım diye yalan söyleyerek sıkıcı bir görüşmeden sıyrılıp sokaklarda akşam güneşinin tadını çıkartarak fotoğraf çekip geziyorum. Hiç de ergonomic durmayan eski bir çantayı taşımak için yeni yollar arayan bu güçlü ve çekici kadına yardım etmek yerine sadece fotoğrafını çekiyorum.
Belki de hepimiz dikizlemek için güzel bir yer bulmalıyız.
Şehrin ortasındaki nehirlerden birinin elli sene önce rahatça aktığı bir caddede mülteci bir kadın dehşet gözlerle bakıyor. Şehrin ortasındaki nehirlerden birinin elli sene önce rahatça aktığı bir caddede mülteci bir kadın dehşet gözlerle bakıyor.
Herhalde aynı gece, güvencesiz çalışma koşullarıyla boğuşan bir arkadaşım, yeni aldığı avansı 1950’ler funk şarkalarına gözlerinde bir savaş kazanmışça parıltıyla dans ederek kutluyor.
Başka bir akşam, tamamen sarhoş ama yine de ne yaptığımın bilincinde, camiadaki skandalları haber yapmaktan özel bir keyif alan bir sanat eleştirmene ya da gazetici (ya da her neyse) ile dans ediyorum.
Bu parti hiç bitmeyecek mi?
Bu sefer bodrum katında ucuz ve pis bir klüpte Deep House’la dans ediyoruz ve kimse tanıdık gözükmüyor.
Ben hala nasıl da dev ve şeytani ilaç fabrikalarından birinin üretim tesisinde fotoğraf çekmeye başladığımı anlamaya çalışırken, kimyasal güvenlik elbiseli bu beyfendi maaşının asgari ücretten sadece biraz daha fazla olduğu halde şirket iyi bir sağlık sigortası sağladığından yine de memmnun olduğunu anlatıyor.
Hiç suçlu hissetmiyor musunuz?
Geliyor muydum, yoksa dönüyor mu?
Demiryolu işçisi iki ray arasındaki mesafeyi ölçerken gözlerinde sıcak bir bakışla benimle dalga geçiyor. Aylardan Ocak, havada dondurucu bir soğuk var ve bir tek ben yeterince kalın giyinememişim.
Müzede, hep genç kalacak bir sanatçının işi için yeniden canlandırılan bir protesto sahnesi için görec alan genç figüran bana flörtöz bir şekilde gülümsüyor.
Hesabı bölüşmek zor ve hiç birimiz ne içtiğini hatırlamıyor, bu zulh asistan kuratöre kalıyor.
Savaş başladığında dans etmeyi bırakmalı mıyız?
Çok zayıf bir lise öğrencisi eskiden zengin fakir, yerine gökdeleneler inşa etmek için yıkılacak, işçi-müdür binlerce insanı bir araya getiren stadın hafriyatındaki kepçeleri izliyor.
Kırışıklı suratında mutlu bir ifade ve sakin gözleriyle ve başarılı bir kuratör yine bir kültürel değişim sergisin açılışında dans ediyor.
Sayılar yalan söyler mi?
Aniden durup fotoğraf için benim bakışıma karşılık veren bu genç akıllı iş adamı üç senede bir taşınsam da sanki beni hala yaşadığım mahallelerde sırtında gezdirdiği ağaçlarını satıyor.
Sıska ama çevik bir işçi zamanında Osmanlı entellektüellerinin yaşadığı mahalleye su getiren, günümüzde kuruyup bir kanal olmuş derenin önünde fotoğrafını çekmemi istedi.
Bir sanat kurumunun cafesini tıklım tepiş bir gece klubüne dönüştürdüğümüz ve votkanın da sınırları oldukça muğlaklaştırdığı bir after party benimle dans etmek isteyen eğlenceli bir sanat öğrencisinin enerjik bakışları.

IT'S NOT FAIR

Images and text by Ali Taptık, 2015

This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License.